Yapay zekânın eğitimdeki kökleri, modern bilgisayarların yaygınlaşmasından çok daha eskiye dayanır. Alan Turing'in 1930'larda makine öğrenmesi konusunda başlattığı teorik çalışmalar, 1950'lerde yapay zekâ kavramıyla birleşerek bu alanın temellerini atmıştır.
Yapay zekânın eğitim amacıyla ilk somut ve belgelenmiş kullanım örneklerinden biri, 1951 yılında bir bilgisayara dama oynamanın öğretilmesi olmuştur. Bu gelişme, YZ'nin problem çözme ve strateji öğretme potansiyelini erken bir aşamada ortaya koymuştur.
1960'lı yıllar, öğrencilere bireysel ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilmiş eğitim sağlamak üzere tasarlanan ilk akıllı öğretim sistemlerinin geliştirilmeye başlandığı dönemdir. MIT'de Joseph Weizenbaum tarafından 1966'da geliştirilen ELIZA, ilk chatbot örneğidir.
ELIZA'nın ardından, Stanford'dan Kenneth Colby'nin 1968'de PARRY'si, 1995'te Richard Wallace'ın A.L.I.C.E.'si ve 2000'li yıllarda Steve Worswick'in Mitsuku'su gibi chatbot'lar, YZ'nin etkileşimli öğrenme potansiyelini artırmıştır.
OpenAI firması tarafından Kasım 2022'de kullanıma sunulan ChatGPT 3.5 gibi gelişmiş yapay zekâ destekli dil modelleri, eğitim de dahil olmak üzere birçok sektörde devrim yaratarak YZ'nin yeteneklerini geniş kitlelere taşımıştır.
YZ'nin eğitimdeki evrimi, teorik kavramlardan basit oyunlara, ardından yapılandırılmış öğretim sistemlerine ve nihayetinde karmaşık, etkileşimli dil modellerine doğru doğrusal olmayan bir ilerleme göstermektedir.
Her aşama, bir sonrakinin temelini oluşturmuş ve YZ'nin eğitimdeki rolünü giderek daha sofistike hale getirmiştir. Bu, öğretmenlere YZ'nin "aniden ortaya çıkmadığını" gösterir.
Kişiselleştirilmiş öğrenme hedefi, YZ'nin eğitimdeki en başından beri merkezi bir tema olmuştur ve günümüzde de bu odak devam etmektedir.
ChatGPT'nin popülerleşmesi, YZ'nin eğitimdeki rolü ve potansiyeli hakkında küresel bir farkındalık ve yoğun bir tartışma başlatmıştır.